28 Eylül 2014 Pazar

Subliminal Mesajlarla Zihin Kontrolü

Selam gençler.

Bu blog'u açarken sloganım "Günümüz sıkıntılı dünyası" idi. Buna binaen -21 yaşındayım, bu kelimeyi ilk defa cümle içinde kullanıyorum- dünyanın karşı karşıya olduğu subliminal mesajlara kayıtsız kalamazdım. Bununla ilgili güzel bir videoda bir deney yapıyorlar.

Öncelikle adamlarımız 2 tane reklamcı buluyor ve bunlara kendisinin açmayı düşündüğü doldurulmuş hayvan işletmesi için güzel bir fikir ve tasarım getirmelerini istiyor. Fakat bunu yarım saat içinde yapmaları gerekiyor. Fazla düşünme vakitleri olmayan zavallılar resmen bilinçaltları ve duygularıyla hareket ediyor ve sonuç korkutucu.

Resimlerle olayları tek tek açıklayacağım;


Öncelikle adamlarımızı bir taksi yolculuğuyla çalışacakları binaya götürüyorlar.


Yolculuk esnasında deneyi yapan arkadaş biraz önce size yukarıda söylediğim şeyleri tek tek açıklıyor reklamcılar iyidir falan diyor işte öyle.


Ve sonunda iş yerindeyiz. Önce selamlaşma faslı klişeler vs. ve sonrasında arkadaşımız olayı açıklamaya başlıyor. Onlardan fikir istediğini söylüyor.


Herif masaya bir adet zarf bırakıyor ve iş bitene kadar buna kimsenin dokunmayacağının sözünü alıp üzerine bir de doldurulmuş kedi bırakıyor. Bakir kalsın diye bir de. Aref misin mübarek dedim bu sahnede. Her neyse devam edelim.


Reklamcı arkadaşlar soruyor tabi ne yapacaz arkadaşım biz? Bizi buraya kadar getirdin iş yapın dedin ama işin ne olduğunu söylemedin diyor ve bizimki kalkıp doldurulmuş hayvan mağazası diyor. Hadi bakalım.


Kedicik diyor bi de yahu. Bırakıp gidiyor ve bizim reklamcıların yarım saat süresi başlıyor.


Başladılar düşünmeye. Bir sürü düşünce düşünce düşünce derken hayvanların ölmesinden yola çıkarak hayvan cennetidir şudur budur diyorlar.


Reklamcı kankiler hala iş yaparlarken zaman yavaşça tükeniyor. Böyle hikaye gibi anlatmak hoşuma gitti. Sonunda vakitleri doluyor ve bizim deneyci kardeşimiz geri geliyoor.


Gelip işin olup olmadığını soruyor olumlu yanıt alınca da daha önceden bırakmış olduğu zarfı almasını istiyor. Bildiğin Aref bu ya.


Teminatı da aldıktan sonra hadi bismillah deyip bakıyorlar yaptıkları işe.


Bizim reklamcılar bildiğin harp çalan ayı yapmışlar. Melek kanatları vs vs. Durun sona yaklaşıyoruz.


Burada da reklamcılarımızın açıklamaları işte. Ama bunlar önemli iyi okuyun.


Bizim deneyci manyak iyice gerilim yaratarak hadi bi de benimkini görün diyor ve zarfın içinden kağıdı reklamcıların çıkarmasını istiyor ve zarfa hiç dokunmuyor.


Heyecanlı bekleyiş..


Zarfın içinden çıkan kağıtta tam olarak harp çalan bir ayı resmi ve kanatlardan oluşmuş bir şekil var. Millet korkuya kapılıyor tabi. Daha bitmedii..


Adamlara açıklamalarını istiyor adamlar açıklıyor falan filan.


Fakat bir sorun var. Adamımız zarfın içinden çıkan kağıtta bir de hayvanat bahçesi kapısı olduğunu söylüyor.


Kapıyı gösterirken de bizim reklamcılar iyice korkuyor.


Yalan söylemiyorum herifler ciddi ciddi korkuyor baksanıza. Neyse reklamcımız arkadaki masaya geçip kağıtları karıştırıyor ve...


Tam sonuca ulaşmadan önceki kullandıkları kağıtlarda hayvanat bahçesi kapısı olduğunu ve mavi bulutların yer aldığını söylüyor. Yani bildiğimiz adam bu heriflerin ne yapacağını bildi ve daha önceden zarfa kendisi çizip koydu öyle mi? Bakalım ne olmuş.


Birazdan anlatacaklarım gerçekten televizyon kanalları ve diğer ticari ürünlerle ilgili uygulanan klasik bir yöntemdir ve insanların zihnini ele geçiren subliminal yöntemler için milyon dolarlar harcarlar.


Herkesin beyni bu subliminal mesajlara açık durumdadır.


Peki bu nasıl mı oldu? Taksi yolculuğundan bahsetmiştim. Yolculukta geçilen yollar, yolda yürüyen çocuklar, binalar, dükkanlar hepsi işin içindeydi. Bakalım...


İlk olarak reklamcılarımız aldığımız binanın duvarında asılı olan harp çalan ayı resmi.


Yolda önünden geçilen hayvanat bahçesi.


Karşıdan karşıya geçen öğrenci topluluğunun giydiği kıyafetlerde açıkça hayvanat bahçesi yazısı ve hayvanat bahçesi kapısı var.


Afiş olarak asılmış kuru kafa resimleri. Kaç yaşınızdasınız kuru kafanın ölüm anlamına geleceğini biliyor olmanız lazım.


Bir dükkandaki melek kanatları işaretleri ve altındaki yazıda cennet varlığı yada kısaca melek yazmaktadır. 


Bir diğer dükkanın vitrinini süsleyen güzel mi güzel bir HARP.


Ve son olarak iş yapılan binaya girerken bizim reklamcıların önünden geçen adamın elinde taşıdığı kağıtta bulunanlar.



Evet sevgili canlarım, görmüş olduğunuz gibi herifler bazı şeyleri gözümüze gözümüze sokuyor fakat biz bunları anlamıyoruz. Bilinç altımızda yer eden bu görüntüler daha sonrasındaki yapacağımız işlerde önümüze çıkıyor ve ona göre hareket ediyoruz.

Buna kendiniz bile bir sürü örnek verebilirsiniz. Son TV8'deki Ninja Warriors Türkiye yarışmasında da gelen yarışmacılar ya parkur koşucusu ya da Amerikan futbolcusu. Ben Türkiyede şimdiye kadar ne parkurcu gördüm ne de Amerikan futbolcusu. Çok gariptir ki bana göre yeni dayatılmaya çalışılan şey de bu. Gençlerin yeni giyim tarzı, konuşmaları, onların düşüncelerine göre artık ailenin bir süre sonra otoritesini yitirmesi vs. bunlar sizce de bir Türk geleneği mi? Ne zaman böyleydi de şimdi değişti? 

Yani bebeklerim televizyonda her anlatılan, her reklam, her gördüğünüz afiş, broşür falan sandığınız kadar masum değil. Kimsenin para kazanmak için insanların aklına girmek, kültürünü yozlaştırmaktan falan korktuğu yok. Daha dikkatli olun ve izlediğiniz her şeye inanmayın. Öptüm.




Seyahatte Araba Paylaşmak Mı?

Selam gençler.

Direkt olarak konuya girmek istiyorum eğer müsaadeniz varsa.

Gerek iş, gerek ziyaret, gerek tatil için her yıl defalarca başka yerlere seyahat etme gereksinimi duyuyoruz. Yani en azından ben duyuyorum ve ben gibi ihtiyaç duyan insanlar için de bu yazım oldukça yararlı olacaktır.

Otobüs firmalarının birleşmesi veya rekabet halinde olanların fiyatları yükseltip alçaltması bir yana, diğer ulaşım araçlarından uçak, tren vs. gereksiz yere fazlaca para aldıklarını düşünmeden edemiyorum. Örnek olaraktan Anadolu ve Pamukkale firmalarının birleşmesiyle bütün yazım boyunca örnek vermek istediğim klasikleşmiş İstanbul - Ankara yolculuğundan aldığı ücret tam olarak 59 TL. İstanbul - Ankara uçak ücreti ortalama olarak 55 tl ki buradan rahatlıkla bakabilirsiniz.

Devletin yeni sağladığı hızlı tren muhabbetleri de açıklandığına göre onlarından fiyatlarına bakalım. Gördüğümüz gibi düz bilet 70, yemeklisiyse 85 TL. Ben buna VATDAFAK derim gençler.

Peki buraya kadar bu salak bunları niye anlattı diyosunuz dimi?

Hemen anlatıyorum. Frederic Mazella adında bir elemanımız var. Bu herif yılbaşında ailesinin yanına, şehir dışına gitmek istiyor fakat bir türlü araba yok. Sonucunda ailesinin yanına gitti mi kaldı mı bilmiyoruz ama herifin aklına fikir gelmiş, iyi ki gelmiş. BlaBlaCar.



Nedir arkadaşım bu BlaBlaCar? O ne biçim isim? diyonuz dimi? Hemen oraya da gelelim.

BlaBlaCar'ın yaptığı iş şu ki canlarım, bir yere gitmek istiyorsunuz ve baktınız ki otobüs dolu, uçak pahalı ve hızlı tren de ne zaman çalışır kim bilir. Bu durumda BlaBlaCar'dan bakıyoruz ve İstanbul - Ankara yolculuğu yapacak elemanları bulup onların yol ücretlerine ortak olarak onlarla beraber seyahat edebiliyoruz.

İş güzel, fikir güzel, her şey güzel fakat ama biz Türk'üz, doğal olarak kafamızda bir sürü soru beliriyor değil mi? Benim de belirdi zaten. Ben kiminle gitcem? Adam hırlı mıdır hırsız mıdır? Yada ben bayansam bir erkeğin arabasına mı bincem arkadaşım olur mu öyle şey elalem ne der falan filan.

E bunu kıçı kırık ben bile düşünüyosam bilmem kaç milyon dolarları cebine koyan bu şirketin CEO'su bunu düşünemicek mi? Düşünmüş ve ona göre de kiminle yolculuk yapacağını, cinsiyetini kriterlerini ırt zırt kendin seçiyorsun.

Giriyorsun siteye, programı indiriyorsun muhteşem akıllı zeki çevik telefonuna, Facebook'a bağlanıyorsun yazıyorsun numaranı al sana üye oldun bile. Sonra git nereye istersen.

Aynı şekilde şoförsen de kriterlerini belirleyip gönderiyorsun BlaBlaCar'a ve gelsin yolcular. Hem masraftan tasarruf hem de giderken yanına arkadaş olur değil mi?

Bir diğer kurucu üyemiz Nicolas Brusson diyor ki "Türkiye mal gibi benzini en pahalı kullanan ülkelerden biri ama aynı zaman da arabanız da çok. Alın size program girin hem parayı kısın hem istediğiniz yere gidin." Yani bu kadar bizden gibi konuşmasa da anlatmaya çalıştığı şey bu.

Lan o kadar anlattım fiyatlardan bahsetmedim dimi? Tahmin edin nereyi örnek vericem? Tabi ki İstanbul - Ankara. Bu yolculuğun ortalama fiyatı -şoförüne göre dğeişiyor- 35 TL. Yahu bilemedin 45 TL olsun diğer bütün ulaşım şeylerinden daha ucuz. Siz şoförseniz de her 400 kilometrede 100 TL benzin giderini karşılıyorsun daha ne?

Sonuç olarak yeni alternatif bir seyahat fırsatı yavaş yavaş Türkiyede yer buluyor. Amma velakin bir sıkıntı var. Tekrardan Türk olduğumuz için her ince ayrıntıya kafamız takılıyor ve diyoruz ki; "Oğlum biz hadi bu adamları götürdük, paramızı da aldık da polisler gelip bana vergi mergi demesin? Sonuçta taksici değilim."

Burada da kurucu üye Nicolas BlaBlaCarcıların kâr etmediğini sadece yol masraflarına ortak olduklarını söylüyor ve herhangi bir yasal sorunla karşılaşmayacağını özellikle belirtiyor.

Her neyse bebeklerim durum bundan ibaret, Umarım gerçekten dedikleri kadar iş yaparlar da öyle bir de BlaBlaCar kurbanları vermeyiz. Allah sonumuzu hayır etsin. Hepinizi tek tek öpüyorum.